Ağustos 15, 2009

Bir Terkediş Hikayesi

hani kalem yazmaz da nefesinle ısıtırsın
mürekkepten kalp dökümü sofraya konuk
ihtişamlı heykeller gibi bakışlarını kıstırırsın
ama soğuk, ama donuk

(duyuyorum heyhat
kızılcana değil bu kanın sesi
ötede cümbüş var amma
yanıbaşımda kanun sesi)

hani uyku tutmaz da ahmaklarını horozlarla ıslatırsın

-renkleri duyar, sesleri görür olsam
söyle bakalım günebakan:
yine biter miydin?
lalezarlarımda kanışarak, yalanlarla oynaşarak
günüme batabilir miydin?
çekip gitmelerinle birsiz, nevisiz
terkinle yere serebilir miydin?-

ama bahanesiz, soğukça nevalesiz

(şimdi ortalık hengame,
sensizlik var rengâne)

hani sadıkane bir dost ararsın
yanındakiler kâfi gelmez
korkarsın kağıttan, sebepsiz işte
köpeksi bir soluyuş

ama vasıfsız, ama insansız

hani ürkersin dedim ya kağıttan
işte o vakit peçeteleri partner ilan edersin
yılmazsın parmakların ağlamadıkça
kağıtlara hapsedemediğin gözyaşlarınla
ruhunu temizlemek için yazarsın
peçetelere
uçup da aldatmasın diye
dört duvarda sıkışmasın diye

(hoş, o da uçar ya
bizimki de hüsnükuruntu
adını sen getir, avuntu)

adı şiir olsun misal,
bir terkediş hikayesinde parmakları kırılan şairi oynarsın
hatalarının hevesi kursağına komşu
ama sensiz,
ve artık biz'siz

-gözlerin terlerse susma
sıcaktan de, çekinme
yalandan da olsa isterim siyahsız, kafessiz
nedensiz bir densizlik bugünlerdeki
terk bahçıvanıyım sahnede buduyorum edişleri-

(acıyla yoğruk gidilmelerim varmış
terkilme hikayemmiş bu da
iki yokmuş, bir varmış)

-terazime öyküler kanıyor
"çağla kanunum artık,
derdini söyle bana"
bak, yedi cihan ağlıyor!-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder