Darılgan ve loş oda sapı düşmüş çaydanlık
Gözlerin gözlerime takıldı, hüzme oldum bir anlık.
Elma ağacı ve bıçak
Tanrı sana kızacak
Mevcut tüm kutsal kitaplarda anlatılan, en riyakar meleksin
Varlığın varlığıma günah
Şirazem kayalı çok vakit oldu
Sağ yanıma kahırlarımı yazıyorum, büyük bir küfür içindeyim
Riayet zamanları kum saati doldurdu
Bedeninde yok ne yazık, ruhsuz bir zulümdeyim
Kalsaydın birkaç zaman ve içki de içmezdik
Doldururdu kendini uğultu gerçek plak
Annem yemek yapardı eli sanki ellerin
Bardaklarımıza su akardı dudağımda tenine
Neşemizi kıskanırdı yokbahar kuşları
Sırtımda çıkardın sen riyakar yokuşları
Ben oldukça geçmiş sen muallak gelecek zaman
Dudaklarımızın birbirini öpmeyişi ne yazık şimdiki evham
Sıkı tutun akciğerlerime öylesine çıkma içimden
Öylesine savruluyorum sanma ki sensiz yahut nefessizlikten
Sen hep içkili bir ağız tarafından tüketilmiş bir kaç hüzünlü semt kokardın
Hayatında ağzına mey ve tütün sürmemiş güzel kadın
Bu nahoş esansımı hatırlamak istersin diye
İnan ben hiç ölmedim ve bu son ihtar tiradım
İpek fuların boynundan çıplak kasıklarına indiği süre zarfında
Ben üç kez intihar ettim doğrusu bu
Faça kalıntılarında mola veren dudakların hala aklımda
İsyan etmeden tutamadın ellerimi, sanırım mazi sorundu
Nereden geldi aklıma o rahi günahlarım
Saçlarının arasından sevaplar ayıklarım
Söz vermedin bana
Söz versen bileklerimi usta bir katile kestirirdim
Söz versen sıcak haziran gecelerinde lodoslar estirirdim
Ne güzeldin sen
Bir annenin doğurduğu ilk bebek gibi
Ve üzerdin istisnasız
Duaları reddetmeye meyilli bir melek gibi
Zamansız bir vakitte,
Hayal kırıklıkları eşliğinde gökte görülen yetim bir gökkuşağı misali
Öylesine tarumar ettin ve sinkaflara sürükledin benliğimi...