Eylül 27, 2009

Mezarlık Mermerlerine Tutunmuş Ellerin










Sulardın akıp giden sellerimden
Kuraklığının ismi harelerinde, deva oldu isimsiz bahçelerimde
Yanıma otur jiletlerimi temizleyeceğim bileklerimi tut
Kutla söz öbeklerimi
onlar sadece senin ojesiz tırnakların için yazıldılar

Hazzını üfle usulca yüzüme
Dudaklarımın kanamaya müsait kıvrımlarında saklayacağım aklımı
Kapılıp gitmesin diye zannına
Sana pıhtıdan göller yaptım sakla bir kuşun altından kanatlarında

Ancak;

Artık kadeh parçalandı
Yerine hiçbir kuş kanatlarını yolmayacak
İbranice bir elham okuma bana nazik dilruba
Olabilecek tüm hataları üstleniyorum
Beni kollarına almadın sen
Bırak ölüm kudursun
Cesedimi de kollama...

Eylül 24, 2009

Kelimeler


-doluyor yastığım seninle
saçlarıma kazdığım
beş harf: zevce
her rüya anımda
dökmekteyim senden bir koca pençe
az da değil ha
yedi dize, külçe-

varamaz dilim diline
sönük
gün'eşlerin geçse de damarımdan
ilginç ki bu hikayede
tek solan
biçare
oluverir intihar çayı saatlerimin
biskuviden örülü ipleri

(ki onlardır kalan ham)

tüm petibörlerim
zihnimde kırılır bir an
dökülür içine bay çardağımın

ben beceremem bir boku

ağlar teninde astığım
tüm darağaçlık boyunlar
burnumda tek koku
sen

***

ve kelim eler saçlarımı
kırılır kelimeler anıtı
kalır ensem noksan!

bilirim ki zordur ilk saç ağrısı...

ki yaksan suretini döküp
kırıklarımı, uçlarımı
izin veririm, inan
izin veririm, durduramam!

Eylül 14, 2009

Mesele Gitmen Değil
















seninle barışmaya hiç niyetim yok desem yeridir
sen benim seneye giymeyi düşündüğüm beyaz gömleklerimi çaldın
huzurumu sattın hayatın gidişatına
bensiz yataklarda yattın

aslında seni sevmiyorum

beraber olamamanın yarattığı huzur
sallanan bir sandalyeydi sana alacağım son armağan
salıncakta sınadım ruhunun ağırlığını
okyanus kokunu aldım o sıra
sonra sen gittin ben alamadım seni geri yunusun ağzından
korktum babama döndüm o an
kafasını bulutlara gömdü
erkekler ağlamaz sil gözünün naaşını

hüzünlü bir şarkı aldım sarhoşun zulasından
kokmuş bir torbayı çiçek mezarlıklarında sattım
kuşku uyandırdı aslından benden gidişin
sevgilim yoksa seni ben mi ağlattım...

ölüyor musun sen
en azından benim için
doğurmayacak mısın yoksa kimseyi
yanakların yanaklarım onlar buluşamayacak mı bir daha
biz de ölecek miyiz mesela
dursan her şey durulsa ya
olmaz dersen de bir bıçağı kendime saplayabilirim
kalbim ağrıyor nüktedan
sallanan sandalyem miras kalsın
ben seni hayal ettiğim her yerde huzurla ölebilirim...

Eylül 08, 2009

Mezalim ve Seda Sanrıları













gözlerimin retinasından hiç görmediğim parisler geçiyor
aldırmıyorsun yavrum
kansız damarda mavi kan
dur bak sana yeni bir kitap aldım
neden dokunmuyorsun saçlarıma sana yeni bir zul çaldım
sana gözlerimi kapatır koşarım
düşerim bir yerlerimi kırarım
kaynamasını beklerken yanımda oturursun değil mi
sana demlediğim çayın
bir mısramı kaybettim bu yatak çok ağır yardım eder misin kenara çekmeme
kenarda sevişiriz hem belki
üzülmek her zaman bir cazibedir ya biraz da onun gibi...
bir yerlerde yağmur yağıyor şüphesiz
kalan mirasını aşiftelere dağıtıyor birileri muhakkak
günahlar işleniyor hem de ne günahlar anlatsam aklın almaz
almaz zulmün yarasını mirasyedi bir keman
şato hakiki bir kato sınırı
bir emperyal çocuğu yassı burun
ve silüet kıvamlı nehir akıntıları sevgilim
yanımda ağır ağır esneyen
bir köpek ölüsüne sarılmışım ya da bilemiyorum
çaresizim...

Eylül 05, 2009

Üşengeç Ameliyat



















Bu aralar pek keyfim yok
İçki de çok içmiyorum farz-ı misal şiir de yazmıyorum
Gökyüzü paydaları çıkarmıyorum şahsi payıma
Arabesk konçertovari bir hal sıkışmış ölü hücrelerime
Sakınıyorum seni beynimin tüm kötü kıvrımlarımdan
Git dediğime bakma ben kumar oynuyorum aslında yavrucuğum

Dokunulmaz ellerini öpeyim saatlerce dizlerinde krizlerle gam bulayım
Ağlayayım sahtelik yok
Gözler gibi misal bir in
İnde saklı bir küsmüş kırmızı biber şarabı
Olmayan bir Çaykovski tiradı
Gencebay'la tanış çıkıyor
Gitme Allah aşkına

Huzur yok ki gelmediğin gitmediğin zamanlar arasında
Hep kalmandır gereken tek istek
Ve kovulmuş meleğe bile rica edilmiş bir dilek
Tek buzlu bir ölüm ricası
Cariyeler arasında eriyor
Hüzzama lanet ederken birileri
Aşkın olduğu yerlerde hiç kimse kokain kullanmıyor
Sen olaydım...

Eylül 03, 2009

Tırnak Batması



(sensiz bir ağrıya benziyorlar
yürürken
ayağına çiçek yerine
tırnak batan çocuklar)

üzgünüm sevdiğim
aceleden yanlış kesmişim
gülüşlerini geçmişimden;
ağrıyor gül diken sular şimdi
ağrıyor saman balyası sarılar
ve sanrılar:
en çok sana ağrıyorum sigaraaltı
sonrası içilen
kahverenklerinde,
baktığım suluboya
fallarında yani
bilmiyorsun, çok bağırıyorum seni
en çok sana bağırıyorum
bağırıyorum sana: çok
aman annemden çok sev beni

sonra kızıyor annem tabii, ışığı kapat
uyuyamazsın diye çocukluğuma
karınca masalları çalıyor
koca sur kapısı omurgamı;
sur bir divan, diyor masal, susmalarınsa erguvan
anlatırken askerlik anılarını babam
divanlar bile ah
el pençeydi bir zaman

(bu arada
yatağın kenarındaki meraklı
zifaf çarşafı kıvrıntısı
ben oluyorum,
ellerim bir çift çulha gagası

tanıştırayım:
ben,
ben.

deli bir saçmalık şu şizofren!)

sen beyazı duvarları adeta
bir şişe kesiliyor odamın
anlamıyorum, dolmuyor sevmelerimiz
ne yapsak da içine;
aslına bakarsan tam bilmiyorum
ama dolmuyordur zahir
o zahiri şişe de
arkadan bir kuğultu: kabul et gerçeği
özlüyorsun diyor masal ve
biz beyazı pamuklarını ovamın
dönmüyor dünyam, reddettikçe
olmuyor... ne yapayım
baştan yine!
yin'e çağırıyorum seni, fitne masum kötülüğe
en çok cumartesileri
çağırıyorum
çağırıyorum mezarına ektiğim o gürbüz çiçekleri de
yorulmasınlar yeteri kadar zaten
soldular bana diye;
fakat peruk ve maske-
den başka bir şey yok ki üzerinde şehrin
çıkartsın
ve ikram etsin bizlere

arşimet boğuluyor sularımda
sen uğramadıkça zihnime

Eylül 01, 2009

Cinnet Gayet Mantıklı Olabilir




















şimdi husus şu doğrultuda ilerliyor yavrucuğum
ben ağlıyorum sen gidiyorsun bilek kesme esnasında kamera ayrıntıları çekiyor
çocuklara kötü örnek olmayalım diye
bazı insanlar harıl harıl masturbasyon yapıyorlar çok uzak yerlerde
bir koca sevişmek için devletten izin aldığı karısına tecavüz ediyor

-buraları sansürleyelim mi el ele-

bir kısım ihtiyarlar tansiyon haplarını alıyor daha sağlıklı ölmek için
küskünler kendi kafalarındaki hegemonyalarla kızgınlıklarını perçemliyorlar
elbette kusuyoruz şu durumda en doğal olanı bu değil mi zaten?

-göz göze kalıp yerleri temizleyelim mi-

şimdi paganini diyeceğim sosyalizasyon bağlantıları lağımlanmış olacak
baharların rengini mevsimlerin sırasını değiştireceğim topraksız ellerimle
teyemmmümleri aksatacağım ceset ceplerinden ayıklanacağım narkotiğe
nezarette arabuluculuk gibi

-nefes alarak karşılıklı ciğerlerimizden kan alalım mı ağlayarak birbirimizden-

bitiyor elbette o konuda hemfikiriz
ya senin bu gereksiz coşku dolu yanlışların
ah hata yapabilmenin kabullenilmesinin elbette bir raddesi var
gözlüklerinin camlarını topla git
özgürsün artık kendini köhne baraj kalıntılarında erit...

Ricadır Ruha

















görmediğim bir ten gibi sedef taburede zenne
oyalama oyunlarının son taksimi şu halde
biraz fazla meyin zararının olmadığı aşikar
kanunun hali içler acısı bir başka bahar

sesinizi bir kağıda yazıp sekize katlıyorum
hiç gelmeyecek bir zar yedisine bahis oynama hali gibi
küskünlüğüm suretinizin kalbime aks i günahındandır
varsa işlediğim bir sevap
kokunuzun içimde kalan yanlarınının fazlalağındandır...
allah kabul eylesin...

A Ş K

kırılgan / değil artık
bu yürek
sokulgan
sıcak koynuna
-bu bir dilek-

iki meme bir dudak
aşk
lincimdir bu
-kızar romantikler-

bilincimdir bu
platonik aşklardan arta kalan
ıslak ve sıcak
aşk
lincimdir bu
-buna da kızarlar-

bilincimdir bu
kaç bıçak darbesi yüreğimden
bana kalan

aşk arzusudur vuslatın çiy düşmemiş çimenler üstünde
ya da
çimenler üstünde büyümüş koyun yünü
yorgan altında

aşk kavuşmak arzusudur
-gerisi yalan-

budur kısa hayatımda dağarcığıma dolan

hatta,
ve dahi
aşktır yalan olan
yanılsamadır -kendi tablona- hayranlığından doğan

ve dahi aşk,
-ey aşık-

kendini bulma arayışındır
aşk acısı
-ey aşık-

kendini bulamayışındır.

velhasıl aşık
iki türlüdür aşk,
acı olan sendedir
ıslak olan başka bedendedir.
yüreğinde yanan ateş-i aşk
ıslaklığında yarin, közlenir.